Ender Zamanlara

İnsan ender zamanlarda yaşadığını gerçekten hissederek yaşar. (Tangoda olduğu gibi, yıllarca dans etsen de, yalnızca birkaç kez gerçekten dans etmiş olursun) Hatta hayat gerçekten yaşadığımız birkaç anın toplamından oluşur. Çok güzel bir hayat değilse de yaşadığımız, bin bir keder de olsa, o toplam yıllar sonra bize güzel yaşadım dedirtir yine de.

Bana sorsanız, bir gece köy evinin taş yolunda derenin sesi, kirpinin bakışı, havanın diriliği ve bedenimin neşesiydi ilk yaşama anı... Her şey, tüm evren yerli yerindeydi, düzen sonsuzca akarken her şey mükemmelliği hissettiriyordu, kusursuz an avuçlarımın arasındaydı...

Sonra sıcak bir memlekette bir gün batımı dağlardaki gölgeleri elimdeki sıcak dokunuşla seyrettiğim o an oldu.. Önümde sarı sıcak diz boyu çalılar ve rüzgar, bir resmin içine yerleştiriyordu sanki ömrümü.

Sonra bir evin balkonunda sırtımda kış güneşinin sıcaklığı oldu... Kollarım, bacaklarım, gözlerim nasıldı biliyorum... Tam kapı eşiğinde ağaçlara dalarken, dudağımın kenarında yaşadığımı hissettim.

Sonra bir tango anında yakaladı beni, hıçkıra hıçkıra ağlarcasına sarılmıştım sanki, sözsüz anlatmıştım ya derdimi ve onun tümüyle beni duyduğunu hissederek... Kim olduğunu bilmeden, yılların yükünü bırakıvermiştim ya ortaya... Yine yaşamıştım...

Tüm bunlar kimyasal tüm bileşenler eşleştiğinde ortaya çıkan ve hücrelere kadar nüfuz edebilen bir illüzyon gibi... Olmasaydılar, başkalarının değerleri üzerinden yaşamaktan ve onlar gibi hissetmekten duyduğumuz memnuniyetten öte elimize ne geçecekti.. Bu halde yaşlanıp hayatımıza uzaktan bir bakıp güzel yaşadım diyebilecek miydik? İnsan ne kadar kanaatkar olmalı? Ne kadar cüretkâr? İnsan kaç kere gerçekten yaşar?

Yazar
Dünyanın Sesi

0 yanıt Bir yanıt yazın

Yanıtınızı Bırakın